12 Ağustos 2008 Salı

En uzun bacaklar


Boy 1.98. Kilo 85. Ayakkabı numarası 45. Bir numara daha büyük olsa, denizde yüzerken palet niyetine de kullanılabilir. Ama durun bir dakika... Böyle konuşabilmek için, sözü erilen kişinin bir erkek olması gerekir. Hayır. O bir kadın hem de tüm kıvrımlarına kadar (sapına kadar değil)... E bir kadın söz konusu olunca, iş değişiyor tabii.

Nora, grafikerlik ve fotorafçılık yapıyor. Güzel bir kadın olduğundan resmi, çalıştığı ajansın ve başka ajansların fotomodel kataloğunda da yer alıyor. Görünümüyle hiç çelişmeyen kuğu gibi uzun bir boynu var (erkek olsa 'zürafa gibi' diyebilirdik). Kömür karası sipil sipil saçları, boynunu örtmeyecek uzunlukta düz kesilmiş, önleri uzun ve yüzünün bir kısmını örterek ona gizemli bir hava veriyorlar. Pırıl pırıl ışıklı kara gözlerini birine dikti mi, karşısındaki mutlaka bocalıyor, gözlerini indiriyor. O gözlerde hem güç, hem küçümseme, hem tehdit, hem de yüksek özgüven var -sevgi pek görünmüyor. Ve Nora'nın özgüveni uzun boyundan da yüksek.


Nora, tek tabanca, yalnız gezen, erişilmez güzellikte. Maçolar için gerçek bir tehdit. Bazen bir erkek avcısına dönüşüyor. Kendini beğenmiş maço tiplerin, gecelik kadın tavlamaya kalkan bar dingillerinin ve parasına çok güvenen şehirli yumuşakçaların amansız düşmanı. Nora, göğe doğru uzanan muhteşem bacaklarıyla dolaşırken, her nerede olursa olsun, her nereye hangi kapıdan girerse girsin (bazen arka kapıdan -hatta bacadan girdiği de olur), mutlaka dikkat çeken biri.

Uzun objektifli fotoraf makinesini pek yanına almaz. Ama aldığında mutlaka mini giyer ve onu tanıyanlar, o gece bir erkeği dağıtacağını bilirlar. Façasını bozmaya karar verdiği kişinin kimliğini anlamak için Nora'nın objektifinin gösterdiği kişiye bakmak yeterlidir. Bu konuda, avladığı geyiklerin boynuzlarıyla duvarlarını süsleyen avcılardan farkı yoktur Nora'nın. Gülücükleriyle ve dişi hareketleriyle yumuşattığı adamı fotoraflarını çekmaye ikna eder (yoksa o sinyal vermeden kimse ona yaklaşamaz, onunla laubali olamaz).


Fotoraf çekimlerinin en can alıcı noktası, Nora'nın çömelerek kurbanının son bir fotorafını çekmesidir. Poz veren kişiye ilk sağlam darbeyi orada indirir, zira iç çamaşırı giymez. Böyle bir "olaya" verilen erkek tepkilerinin tamamına yakını "Wow, aaa" gibi ünlemlerle başladığından, Nora'nın "Ne var, ne olmuş?"unun ardından sıkı bir çene yarışı, çene savaşı gelir ve Nora yarışı da savaşı da her zaman kazanır. Mesela, "Hadi lan cüce" gibi bir lafı vardır. Ona "yok deve" vaya "zürafa" cevabını vermeye cürret edenler de, "o boyunla beni becerebilecek misin lan ufak deve" ve türevi laflarının altında kalırlar. Nora böylelelerini -eğer yakışıklı iseler- yatağa da atar. Zavallılar mutlaka pes edip meydanı terkederler. Bu arada işi tırmandırıp onu itip kakmaya kalkanların bir temiz sopa yedikleri, kesinlikle bir şehir efsanesi değildir.

Nora kara kuşak sahibi bir karate ustasıdır ve ustalığını, Seyshell adalarına altı ay önce yaptığı seyahatinde kanıtlamıştır. Adaların ünlü kumarhanelerinden birinde, sinirine dokunan altın Rolex'li bir maçoyu, adam laf dalaşıyla yetinmeyince, bir iki karate numarasıyla yere sermiştir. Sonra da kumarhanenin olaya müdahale etmeye kalkan onbeş korumasını evire çevire dövmüştür.
Erkeklerle, bir 'kullan ve çöpe at' ilişkisi kurduğundan, böyle durumlarda acıması yoktur.

Nora'nın kalıcı-daimi sevgilisi, eski kocası veya işte o meyanda bir seveni, sevileni bulunmamaktadır, ya da bulunmadığı sanılmaktadır. Ama onu tanıyanların bu ön yargısı, Nora Seyshellere ikinci kez uçtup döndükten sonra değişmiştir.

Rivayete göre, ortada profesyonel maço niyetine dolaşan korumaları patakladıktan sonra, kumarhanenin sahibi, Nora'nın attığı dayağı, güvenlik kameralarının monitörlerinden defalarca izlemiştir ve açıkçası, bu temiz dayağa bayılmıştır. Anlatılanlara bakılacak olursa, Nora'yı kumarhanesine yeniden davet etmiştir. Nora'nın kumarhane sahibini -uzaktan da olsa- diliyle yere sermeden ve hiç itiraz etmeden bu daveti kabul etmesinin nedeni, adamın Nora'ya verdiği sözdür. En uzun bacaklı afete, kumarhanesinde sınırsız dayak atma özgürlüğü tanımaktadır ve adamları adına özür dilemektedir. Nitekim Nora'nın kumarhanedeki vukuuatını polise intikal ettirmeden tatlıya bağlamıştır. Dayak yiyen zengin kumarbazı ve kendi adamlarını susturabilmek için yüzbinlerce Dolar bayıldığı söylenmektedir adamın. Uzun bacaklı kız, işte bunun üzerine, uçağa atladığı gibi, Seyshellere yeniden gitmiştir.

Nora geri döndüğünde tamamen değişmiştir. Onun 'dalıp dalıp gitmeler'ine alışık olmayan dostları ve tanıdıkları, yüzündeki mutlu ifadeden Nora'nın aşık olduğunu düşünürler -tabii gene de "Nora'nın sağı solu belli olmaz" deyip dikkati elden bırakmazlar. Nora, her gördüğüne "Wow" falan demeyen, kimbilir belki onunla laf dalaşını da kazanmış olan ve Nora'dan dayak yemeyecek kadar güçlü birini, yani kendine uygun sevgiliyi -nihayet- bulmuş mudur? E öyle görünmektedir.

Nora'nın aşkı kesinleşince, herkes, kadife gibi yumuşayan Nora'nın güçlü sevgilisini beklemeye başlar.
Nora, dostlarına hayatının erkeğini tanıştırmak istediğini bildirir. Hatta bunun için hayatının ilk partisini de düzenler ve kimseye ters bir laf etmeden tanıdığı herkese telefon edip güzel sözler sarfetmeyi, sarfederken onları partisine davet etmeyi başarır. Herkes merakla Seyshellerden gelecek adamı merak etmektedir.

O akşam Nora, kendi partisine herkesten sonra gelir. Boyu Nora'nın omuzuna bile gelmeyen çelimsiz bir adamın elinden, küçük çocuğunu gezdiren müşvik bir anne gibi tutmuştur. Davetliler şaşkın şaşkın çifti seyrederken, adam, yan odada parti için önceden hazırlanıp özenle gözlerden gizlenmiş tamirci merdivenini hemen getirip, çıt çıkarmadan çifti seyreden şakın misafirlerin önünde açar, güle oynaya iki basamak çıkar ve Nora'nın dudak hizasında onu ateşli bir şekilde öper. Şokun etkisinden henüz kurtulamamış misafirler arasında bir dalgalanma olur. Herkes, çifti alkışlamakla alkışlamamak arasında gidip gelmektedir. O zaman Nora ve sevgilisi, bocalayan misafirlere gülmeye başlarlar. Kalabalıktan gönülsüz bir alkış yükselirken, Nora ve sevgilisi kahkahalarla güler, güler, güler...

"Kısa tutmak, yeteneğin kardeşidir" Anton Çehov