4 Aralık 2008 Perşembe

Ziyan Olmasın!


Kriz zamanı harcamalarınıza dikkat edin. Hiçbir şeyi ziyan etmemeye azami dikkat gösterin... Kendinizi de ziyan etmeyin... Aşkınızı da?!..

Kadınlar sır küpüdür. Erkekler gibi boşboğazlık edip gönül ve yatak maceralarını uluorta anlatmazlar -en azından erkeklerin yanında yapmazlar bunu. Meraklı biriyseniz, bunun bir yolunu yordamını bulursunuz. Tabii o yol yordam, kişiye göre değişir. Mesela onları kızdırabilir ve sizi yatağa atamayacakları bir noktada provoke edebilirsiniz. Yatak ihtimali varsa, asla böyle şeyleri öğrenemezsiniz, çünkü anlatmazla. Ama o sınırda kalıp o ihtimali tamamen silmeden bazı operasyonlara girişmek... Bu, iyi tanıdığınız insanlarla olur. Dikkat! Çatışmayı ateşten önceki köz halinde tutmazsanız, tokadı yiyebilirsiniz. O halde provokasyonu kıvamında tutmak gerek...

İşte böyle bir danışıklı ağız dövüşünde ortaya saçılacak hikayeleri ziyan etmemek için iktisatlı konuşup hakaretleri, sataşmaları sineye çekmek, işin baş kuralı. Gurur katsayısı yüksek erkek tatlısu mayınlarına, böyle oyunlardan uzak durmaları önerilir. 'Anlatan Kadınlar', böyle durumlarda dinlemeyi bilmeyen adamları, mesela -aslında hakaret olmayan- hakaretlerine kabalıkla karşılık veren adamı dövülmüşten beter edebilirler... Mesela bu meyanda Chizuko'ya çatarsanız iki hareketiyle kendinizi birden yerde bulabilirsiniz -Peşinen söylemiş olalım.

Ama sözünü edeceğimiz kişi Asyalı değil, Avrupalı bir kadın. Claudia (bu takma adı), uzun boylu kumral, tüm kıvrımlarıyla, duygu-düşünceleriyle, ince parmaklarıyla harika biri. Sanat eserleri tüccarı ve sanatçı manegeri. Güzelliklerden ve insandan iyi anlar. Sürekli pantolon giymesine rağmen, çok düzgün bacaklara sahip. (Bunu anlamak için sanatçı olmak gerekmiyor) Kısa saçları he zaman dağınık ve bu ona çekicilik katsayısı yüksek bir serserilik payesi verir. Oturunca erkekler gibi bacak bacak üstüne atar ve gene o dar deri pantolonunu giydiyse, kışkırtıcılığı üzerindedir. Pantolonunun sıkıca sardığı bedeni, her erkeğin bakışlarını üzerine yapıştırabilecek kadar “orijinal”dir. Düzgün yüz hatları, iri mavi gözleri vardır ve o hınzır gülümsemesiyle (ağzının yarısıyla güler) tavlayamayacağı adam yoktur. Tavlar da...

Onunla oynadığımız oyun, bir tür dertleşme oyunu -ama ona özgü o asalet bayrağını yere düşürmeden, kapışarak dertleşmek!.. Olay bir ağız dalaşıyla, tartışmayla falan başlar. O başlatır. Yarı ciddi yarı şaka bir ortamda karşılıklı salvolarla sürer. O gün çatışmayı ben başlattım, durgun halinin nedenini merak etmiştim -merak işte! Kızgınlık anında bana inceden giydirerek anlattığı kadarıyla, bu yıl bir gazeteciyle hızlı bir yaz geçirmiş. Adam müthiş cimri biriymiş. Evindeki Kaniş cinsi köpeğine mama almıyormuş mesela, yemek artıklarını veriyormuş hayvana. Claudia, adamın evinde sağı-solu karıştırırken bir de köpek kamçısı bulmuş, hani şu eski zaman züppelerinin çizmelerine vurarak şaklattıkları, at binenlerin kullandığı cinsten kısa kamçılarından. Onun dilinde bu dalganın adı 'köpek kamçısı'. “Bu da ne böyle” diye kızmış buna. Aklından abuk-sabuk düşünceler geçmiş. Sevişirken kadın döven tiplerden biri olup olmadığını merak etmiş ve bir gece sevişmenin tam en cıvcıvlı yerinde yastığının altından çıkarıp sırtında şaklatmış kamçıyı. Adamın o yollarda bezi yokmuş meğer, kamçı hakkında Bir şey anlatmamış, bir iki ucuz yalan atmış. Sonra bir güzel kavga etmişler. Claudia böyle kavgaların ustasıdır. Kıvamında bitirmesini, sonra barışma ayağıyla ilişkileri tazelemesini falan iyi bilir. O kamçıya takmış.

Claudia, ayrılmak pahasına, gazetecinin ağzından teker teker almış lafları, kamçının evde ne aradığını öğrenmiş sonunda...

Gazeteci, bir önceki sevgilisi tarafından fena halde boynuzlanmış. Kadına haddini bildirmek için üşenmemiş, Londra'daki bir aksesuar dükkanından o kamçıyı almış. Kadını iş arkadaşıyla yakalayıp bir temiz dövmüş. Kamçı oradan... Adam sevişirken kamçıyı yiyince, hak yerini bulmuş olmuş -Claudia öyle deyince konu anlaşıldı.

Bildiğim Claudia nezdinde, böyle durumlarda bir kamçı darbesiyle hak yerini bulabilemez!.. Claudia'nın gözünde bu kadar hafif bir cezayla kurtulabilen birine... Claudia az buçuk yanmış olmalı... (Yoksa bahse girerim, adamı fena harcar, olmadı pata-küte girişirdi) Bu ihtimali sezdirince, önündeki kadehi eliyle itip kendinden uzaklaştırdı, sigarasını söndürdü ve bana “Lan sen de şimdi...” diye başlayan karışık bir cümle kurdu. Hani şu, öfke savuşturan cümlelerden, içeriği önemsiz, hatta belirsiz olanlardan...

Claudia adamı hemen terketmemiş. Hmm... Kamçı hikayesini çözene kadar... Adam sonunda şakayla karışık (bir marifetmiş gibi) doğruyu söylemiş. Eve neden köpek aldığını falan anlatmış. -Kel alaka?- Adam cümlesini tamamladığı an, Claudia gene böyle sigarasını söndürmüş ve adamın suratına bile bakmadan, bir “Adieu” bile demeden onu oracıkta terketmiş.

Adamın lafı aynen şuymuş: “Dayak olayının ardından o kadınla ayrıldık. Geriye de o kamçı kaldı. Ben de ne yaptım biliyor musun? Kamçı ziyan olmasın diye bir köpek aldım.”

Adamın bunları sırıtarak nasıl anlattığını gözümde canlandırabiliyordum. Hayretten çenemin yerlere düştüğü "E pes!" vaziyetlerindeydim!.. Peki Claudia adamı neden benzetmemiş?.. Aklıma gelen ilk soru buydu.

Sessizlik...

Evet!... Demek ki!..

Sigarasını söndürünce oynadığımız ağız dalaşı sona erdi. Üzgündü... (kızgın değildi!..) İlk çatışmamız olmadığından, atmosferi şenlendirip gönlünü almak zor olmaz diye düşündüm, ama bu kez farklıydı. Bunu derhal sezinleyemediğim için kendime kızdım. Biz bahaneler uydurarak sırlarımızı birbirimize anlatırdık böyle... Kadınla erkeğin cinsel gerilimini arkadaşlığa kurban etmemek için, işi kadın-erkek kavgasına dökmek hoşumuza giderdi. Arkadaşlık sınırlarında gezinen o elektriklenmeyi cazırdatmadan kıvamında tutmayı severdik. Ama aşık olduğunu anlayamamıştım -hem de berbat bir herife. (İşin daha berbat yanı, o gazeteciyi tanıyordum -da bu kadar cins biri olduğunu bilmiyordum) Adamı bulup Claudia ile barışmaya ikna etmek gibi bir iyilik yapabilecek durumda olmama rağmen, yaptığı sopalık iş için parmağımı bile kımıldatmak istemezdim. Kısacası... Bu tip jestlere kapalı bir durumla karşı karşıya olduğumuzu, boğazım sıkılırcasına anladım. Halbuki Claudia'nın aşık olduğu bir kişi çiçek alıp onun kapısında ağaç olsa, kesinlikle umut vardır... Öyledir... Ama anlattığı cins bir adam, Claudia'nın kapısında köpek olsa Claudia onu affetmez... Bilirim... Aşık olsa da affetmez.

Claudia aşk acısını belli etmeden çekmiş... Belli etmeden mi?!.. Bana...

Claudia başını kaldırdığında gözleri dolu doluydu. Saklamak istememişti. Bir yıl sonra artık gizlenemeyen gözyaşları...

Çözüldüğüm an.

Yav!... Çok özür dilerim... çok!.. özür dilerim... İşin ölçüsünü kaçırdım işte... Bu oyunda bu ihtimal hep vardır, ama asla o noktaya gelmemiştik. Benim eşekliğim... Söz veriyorum, sana en derin aşk yaralarımdan birini sezdireceğim ve erkekliği-merkekliği takmadan zarıl zarıl ağlayacağım yanında. O halimle kafa bulursan, kesinlikle kızmayacağım... Evet kızmayacağım...

"Kısa tutmak, yeteneğin kardeşidir" Anton Çehov